Tapduk Emre

Tapduk Emre

1210-15 / Ö.?

Horasan’dan Anadolu’ya geldiği tahmin edilmektedir. Yaşadığı dönem hakkında kaynaklarda farklı rivayetler yer alır. Âşıkpaşazâde onun Orhan Gazi zamanında yaşadığını ve Yıldırım Bayezid devrinde öldüğünü kabul 
eder. Tapduk Emre’nin en tanınan müridi Yûnus Emre’dir. Uzun yıllar hizmetinde bulunan Yûnus Emre, O’nun görüşlerini Anadolu ve Şam’da yaymış, kendisinden saygı ve övgüyle söz etmiştir. Tapduk Emre’nin Anadolu’da birçok yerde makamı vardır. Manisa’da Kula ile Salihli arasında Emre köyünde dergâhı vardır. Dergâhta kendisi ve ailesi defnedilmiştir. Dergâh girişinin sağ tarafında Yunus Emre’nin kabri vardır. Hatta Tapduk Emre’nin Saruhan Bey’in kızı Hacı Fatma Sultan’la evlendiği rivayet edilir. Horasanlı olup Cengiz Han baskısı sıralarında Anadolu’ya geldiği; 1210 ile 1215 yılları arasında doğduğu sanılmaktadır. Hacı Bektaşi Veli’nin halefidir.

Biyografi

Adının Anlamı

Tapduk kelimesinin onun adı mı yoksa lakabı mı olduğu konusu belirsizdir. Bektaşî geleneği kendisine Tapduk adının verilmesini Hacı Bektâş Velî ile olan ilişkisine bağlar ve bu hususta yaygın bir menkıbeyi esas alır. İslamiyet öncesi Türk topluluklarında da var olan bir isimdir. Tapduk, Türk ve Altay mitolojisinde yer alan söylencesel kahramandır. Tapdık (Taptık, Taptuk) da denir. Kötücül varlıkları temizlemek için gökten yere indiğine inanılan efsane kahramanıdır. Öte yandan Tapduk Emre’nin Bektaşilikle ilgisinin olamayacağından hareketle son dönemde yapılan bazı araştırmalarda Yûnus Emre’nin şiirlerinde geçen “Tapduk” kelimesinin Tanrı’yı nitelemek için kullanıldığı, dolayısıyla Tapduk isminde bir şahsın mevcut olmadığı ileri sürülür. Tapduk Emre’nin mensup olduğu tarikat ve mürşidinin kimliğine dair bilgiler de birbirinden farklıdır. Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş Veli’de Sarı Saltuk ve Barak Baba ile birlikte Hacı Bekraşî geleneğine dahil edilir. Ancak bizzat müridi Yûnus Emre’nin;

Yûnus’a Tapdug u Saltug u Barak’tandur nasib
Çün gönülden cûş kıldı ben nice pinhân olam

mısralarıyla (Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân, s. 100) Tapduk Emre’yi Barak Baba’nın müridleri arasında gösterip konuya daha somut delillerle yaklaşılmasına imkân verir.

Sözleri

Dergâhımıza ölüler değil, diriler gelir, Yunus. Kimi olmaya kimi ölmeye gelir. Olmak için de ölmek için de diri olmak gerekir.

 

Sen gönlünü hakikat şelalesinin altında tutmaz isen dolar mı? Kimden akar bu hakikat şelalesi? Ara bul bir mürşid-i kâmil, biz ne bilelim…

 

Var mı öyle değirmen taşında ezilmeden, elden ele yoğrulmadan, ateşlerde yanmadan oluvermek! Kolay mı öyle adam olmak.

 

Şu âlemde her ne var ise Hak’tandır. Hakk’tan gayri de bir şey yoktur. Şu taş, şu ağaçlar, kuşlar, her şey bir surete bürünmüş, insan da insan suretine. Şimdi başın ağrısa aklın o acıyı bilmez mi? Öyleyse insan da bu âlemden bir parçadır. İşte aynı çiçeğin tozlarıyız. O sebepledir ki yağmur yağmadan dizlerimi sızlatır. Bu keramet değil de nedir?