Yunus Emre

Yunus Emre

1240-41 / 1320-21

Bayazıd Devlet Kütüphanesi’nde bulunan bir mecmuada geçen bilgilere göre Yunus Emre’nin, H.720 (M.1320/21) yılında vefat ettiği ve yaşadığı dönemde Hacı Bektaş Veli ve Mevlana Celaleddin-i Rumi ile görüştüğü anlatılmaktadır. Yûnus Emre, Eski Anadolu Türkçesi’nin oluşumunda çok önemli rol oynayan ilk Türk şairidir. Onun kullandığı kelimeler ve ifade kalıpları, bunlara yüklediği anlamlar ve mecazlar Türkçe’nin edebî bir dil haline gelmesi yolunda büyük bir merhaledir.

Biyografi

Sanatı ve Bakış Açısı

Yunus Emre ile ilgili eserler incelendiğinde Türkçe’nin yanında Arapça ve Farsça dillerine; tefsir, hadis gibi dini ilimlerin yanında tasavvufla ilgili diğer ilimlere de vakıf olduğu görülmektedir. Yunus, fikriyle insanlığın kötülüklerden kurtulup doğruya ve iyiye yönelmelerine yardımcı olurken, arkasında ölümsüz bir fikir sistemi de bırakmıştır. Bu fikir sisteminde, “ilahi sevgiye“ dayalı bir varlık; ‘insan sevgisi, birlik, bilimsel çalışmalar, Allah’ın birliği, varlık sırrını arama ve ahlaki değerler en ideal biçimde işlenmektedir. Yunus Emre eserlerinde insanı; “inanan, düşünen, çalışan, fikir üreten, toplum fertlerinin, birlik ve beraberliğini temin eden, hoşgörüyle bütün gönülleri coşturan, birleştiren ve yine mensubu bulunduğu toplumu yücelten, mevcuda daha yeniyi katan, iki gününü birbirine eşit kılmadan her gününü daha da verimli hale getiren bir varlık” olarak kabul etmektedir.

Vefatı

Yûnus’un vefat tarihi ve kabriyle ilgili bilgiler de uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Âşıkpaşazâde gibi bir kaynak varsa da bu iddia, Yûnus’un eseriyle Adnan Erzi’nin yayımladığı tarih ve Vilâyetnâme’deki rivayetlere uymamaktadır. M. Fuad Köprülü, Adnan Erzi’nin 1950’de neşrettiği belgeden sonra Yûnus’un vefat tarihinin 1320 olduğunu kabul etmiştir.

Yunus Emre

Edebi Kişiliği

Hak dostu olan Yunus Emre’nin şiirleri Anadolu tasavvufunun bütün özelliklerini yansıtır. Bir taraftan Yeseviliğin temsil ettiği Orta Asya tasavvufunun açık izlerini sergilerken, diğer yandan Mevlana’nın aşk ve hoşgörüye dayanan tasavvuf anlayışının estetiğini yansıtmıştır. Yunus Emre farklı bölgelerden gelen ve Anadolu’da birleşen tasavvufi temayüllerin hepsini birleştirmiş ve bunu eserlerinde ortaya koymuştur.

 

 

Miskin Adem oğlanı,nefse zebun olmuşdur
Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil

Hergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz
Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise

Oğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz
Erden sana nazar ola, için dışın nur ola

Beğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden
Er odur alçak dura, ayak odur yola vara

Yunus sözi alimden,zinhar olma zalimden
Yunus Emre’m sözün satar, söze bal ü yağ katar

Hayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil

Bu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur
Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil

Kocalar taat kılmaz,sarp rüzgar olmuştur
Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil

Çıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur
Göz odur ki Hakk’ı göre, gündüz gören göz değil

Korkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür.
Altmış bin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil