Hak dostu olan Yunus Emre’nin şiirleri Anadolu tasavvufunun bütün özelliklerini yansıtır. Bir taraftan Yeseviliğin temsil ettiği Orta Asya tasavvufunun açık izlerini sergilerken, diğer yandan Mevlana’nın aşk ve hoşgörüye dayanan tasavvuf anlayışının estetiğini yansıtmıştır. Yunus Emre farklı bölgelerden gelen ve Anadolu’da birleşen tasavvufi temayüllerin hepsini birleştirmiş ve bunu eserlerinde ortaya koymuştur.
Miskin Adem oğlanı,nefse zebun olmuşdur
Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Hergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz
Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise
Oğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz
Erden sana nazar ola, için dışın nur ola
Beğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden
Er odur alçak dura, ayak odur yola vara
Yunus sözi alimden,zinhar olma zalimden
Yunus Emre’m sözün satar, söze bal ü yağ katar
Hayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil
Bu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur
Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil
Kocalar taat kılmaz,sarp rüzgar olmuştur
Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil
Çıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur
Göz odur ki Hakk’ı göre, gündüz gören göz değil
Korkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür.
Altmış bin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil
Biyografi
Sanatı ve Bakış Açısı
Yunus Emre ile ilgili eserler incelendiğinde Türkçe’nin yanında Arapça ve Farsça dillerine; tefsir, hadis gibi dini ilimlerin yanında tasavvufla ilgili diğer ilimlere de vakıf olduğu görülmektedir. Yunus, fikriyle insanlığın kötülüklerden kurtulup doğruya ve iyiye yönelmelerine yardımcı olurken, arkasında ölümsüz bir fikir sistemi de bırakmıştır. Bu fikir sisteminde, “ilahi sevgiye“ dayalı bir varlık; ‘insan sevgisi, birlik, bilimsel çalışmalar, Allah’ın birliği, varlık sırrını arama ve ahlaki değerler en ideal biçimde işlenmektedir. Yunus Emre eserlerinde insanı; “inanan, düşünen, çalışan, fikir üreten, toplum fertlerinin, birlik ve beraberliğini temin eden, hoşgörüyle bütün gönülleri coşturan, birleştiren ve yine mensubu bulunduğu toplumu yücelten, mevcuda daha yeniyi katan, iki gününü birbirine eşit kılmadan her gününü daha da verimli hale getiren bir varlık” olarak kabul etmektedir.
Vefatı
Yûnus’un vefat tarihi ve kabriyle ilgili bilgiler de uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Âşıkpaşazâde gibi bir kaynak varsa da bu iddia, Yûnus’un eseriyle Adnan Erzi’nin yayımladığı tarih ve Vilâyetnâme’deki rivayetlere uymamaktadır. M. Fuad Köprülü, Adnan Erzi’nin 1950’de neşrettiği belgeden sonra Yûnus’un vefat tarihinin 1320 olduğunu kabul etmiştir.